9 Mart 2009 Pazartesi

HOŞ GELDİN EFENDİM...

HOS GELDIN EFENDIM

Hayata gozlerimi actigimda Allah'in adiyla Senin adini bir aradaduydum. Sag kulagima ezan, sol kulagima kâmet okundu.Kur'ân-i Kerim'den tefe'ul tutup adimi, Muhammed koydular. Guzel sesli bir hâfiz Seni anlatiyordu bana:

"Cevre yanuma gelup oturdular / Mustafa'yi birbirine mustular / Didiler oglun gibi hicbir ogul / Yaradilali cihân gelmis degil / Bu senin oglun gibi kadri cemîl / Bir anaya virmemisdir ol Celîl."

Dibi derin gecenin karanligina girmeden once bir kez daha Senin nurunla aydinlanip âdeta Seninle vedâlastim. Salavat getirmeyi, suyu oturup icmeyi, yemege besmeleyle baslayip bitirince 'Elhamdulillah' demeyi, sag tarafima donup uyumayi, yemegi sag elimle yemeyi, yemeklerden once ve sonra ellerimi yikamayi, sokakta, yolda, okulda herkese selam vermeyi, tebessum etmeyi, disimi fircalamayi, tabagimdaki yemegi bitirmeyi ve daha pek cok seyi Senin kutlu sozlerinden ogrendim. Boylece hem mutlu ve saglikli bir hayatakavusma hem de Senin yaptiklarini yaparak rehberliginin bereketinden istifade etme imkâni buldum.

Yillar gecti... Okudugum her kitapta Seninle karsilastim. Kitaplarin girisinde Allah'a hamd ve senâ ile, Sana salât ve selam vardi. Bir hayat boyunca bizimle yasiyordun. Bizim dunyamizdaki guzelliklerin ayakta kalmasi icin âdeta bizemubarek bulutunun golgesini saliyordun. Turkcenin guzelliklerini, Senin guzel ismini anarak ogrenmek ne buyuk bahtiyarlikti. Yunus'un guzel Turkcesiyle bir daha tanidim Seni:

"Yedi kat gokleri seyrân eyleyen / Kursunun ustunde cevlân eyleyen / Mi'râcinda ummetini dileyen / Adi guzel kendi guzel Muhammed"

Hele o basimizi ruzgâra kapilan sakayiklar gibi bir o yana bir buyana sallayarak okudugumuz "guzel" Ilâhî yok mu!..

"Canum kurban olsun Senin yoluna / Adi guzel kendi guzel Muhammed / Gel sefâat eyle kemter kuluna /Adi guzel kendi guzel Muhammed."

Muhammed'ul Emin'sin...

Bir avuc cocuktuk Mahalle Mektebinde. Oturup buyuk bir heyecanla Senin kutlu adini en guzel yazma yarisina girerdik. Mim ha mim dal...
Muhammed'den muhabbetin hâsil olmasini sayilara doker, ebcedle bir oyuncak gibi oynardik. Temiz sinelerimize her seyden once Seni yerlestirdik:


"Bir ismi Mustafa bir ismi Ahmed / Allahumme salli alâMuhammed / Rûz-i mahserde bize eyle meded / Allahumme salli alâ Muhammed."

Siirlerle, duâlarla, ovgulerle adini binlerce kitaba yazdik. Sîreler,Mucizât-i Nebîler, Mi'râcnâmeler, Hicretnâmeler, Gazavât-i Nebîler, Esmâ-i Nebîler, Mevlîdler, Hilyeler, Sefaâtnâmeler, Kirk Hadisler, Yuz Hadisler, Bin Hadisler.... Hoca Ahmed Yesevî'ler, Mevlânâ'lar, Haci Bektas'lar, Haci Bayram'lar, Fuzûlî'ler, Nâbî'ler, Niyâzî'ler, Gâlib'ler, siir mecmualarini Senin guzel isminle suslediler.

Sair diyor ki:

"Na'tdan gerci umîd-i su'arâ / Intisâb etmedir ey sâh Sana".

Iste biz de hangi vesile olursa olsun, hep Seni anmak icinfirsatlar aradik; Sana bagliligimizi ve muhabbetimizi bildirmek icin yaristik...Uzun kis gecelerinde babalari cepheden bir daha donmeyen cocuklar, dedelerinden Muhammediye'yi, Ahmediye Serhi'ni, Kara Davut'u ve Delâil-i Hayrat'i, Hazreti Ali'nin cenklerini dinlediler. Butun bir cemiyyet, Senin ve sahabilerinin, Hak dostlarinin kahramanliklariyla bir dirilis serbetine kavustu. Omer'lerin, Hamza'larin, Ali'lerin birer umit kahramani olarak yetim cocuklara varlik ve dirlik kaynagi oldular. Tipki sairler gibi, tarihciler de Senin hayatinin en ince ayrintilarini anlatmak icin kaleme sarildilar. Hattatlar, maharetlerini ortaya koyup kutlu ismini en guzel yazma yarisina girdiler. Muzehhipler goz alici renkler ve nakislarla kirk hadis mecmualarini suslediler. Ve nihayet muzisyenler, na't, tevsîh, salâ, salat ve salat-i ummiyelerle gokkubbede "bâkî kalacak âhenk orguleri" orduler:

"Es-salâtu ve's-selâmu aleyke yâ Habîballah / Es-salâtu ve's-selâmu aleyke yâ Resûlallâh / Es-salâtu ve's-selâmu aleyke yâNebiyallâh..."

Kirk Hadisler, toplum fertleri arasinda saygi, sevgi ve anlayisinteminati oldu.

"Rahmetim gazabimi gecti",

"Insanlarin hayirlisi, insanlara faydali olandir",

"Allah, insanlara acimayanlara merhamet etmez",

"Guzel sozler sadaka yerine gecer",

"Kolaylastiriniz, guclestirmeyiniz, sevindiriniz, nefret ettirmeyiniz"

gibi pek cok hadis-i serif, affi, anlayisi, sevgiyi, dostlugu, merhameti, yardimi butun bir insanliga ahlakî bir sorumluluk olarak telkin etti.Birbirini yok eden, insanliga acimayan ve onune gelen her seyi yakip yikan bir dunya, bir sure sonra Senin "insanlik medeniyetine" verdigin mesajlarla yikandi, aklanip paklandi. Yunus'un:

"Dovene elsiz gerek / Sovene dilsiz gerek / Dervis gonulsuz gerek / Sen dervis olamazsin"

dedigi gibi, "elsiz", "dilsiz" ve dunyaya karsi "gonulsuz" erenlerin saadet soluklari butun bir dunyayi cevreledi. Adalet, emniyet, guven ve merhamet dalga dalga yayildi. Ama Senin soluklarindan uzaklastikca, dunyamizi yeniden kara bulutlarkapladi. Dort bir yanda var olma mucadelesini yasadigimiz gunlerde, hep Allah'a dayanip yeniden Senin sefâatini istedik. Zor gunlerdi onlar. Mehmed Âkif'in feryâdi ondandi:

"Yillar geciyor ki yâ Muhammed / Aylar bize hep muharrem oldu! / Aksam ne gunesli bir geceydi.../ Eyvâh, o da leyl-i mâtem oldu!" "Allah icin, ey Nebiyy-i mâsûm / Islâm'i birakma boyle bîkes, / Islâm'i birakma boyle mazlûm."

Ruh susuzlugunda Seni andik. Susuzluk, butun bir cemiyetin ruh ve manâ koklerini kurutmustu. Ellerini uzatip sahabinin kana kana ictigi parmaklarinin istiyakini duyuyorduk:

"Simdi Seni ananlar / Ariyor aglar gibi.../ Ey yetimler yetimi, / Ey garipler garibi! / Duskunlerin kanadiydin / Yoksullarin sahibi; / Nerde kaldin ey Resûl, / Nerde kaldin ey Nebi?" (Arif Nihat Asya)

Bir nesil, Senin ugruna gecici hayati tepme yarisina girdi. Dost da Sendin, sevgili de Sen. Seni bir kez hayâlinde gormek isteyen âsiklarla doluydu cevren:

"Hicranla yandi gonlum hâlimi sormaz misin? / Dil ucuyla olsun melâlimi sormaz misin? / Bilmem ki yoksa, dost vefâsindan suphen mi var! / Lutfedip bir kere hayâlimi sormaz misin?" (M.F. Gulen)

Sultan I. Ahmed, Senin mubarek ayak izini basinda tasimak icin bir sorguc yaptirmisti:

"N'ola tacim gibi basimda gotursem dâimâ / Kademi resmini ol Hazret-i Sâh-i Rusulun / Gul-i gulzâr-i nubuvvet o kadem sâhibidir / Ahmedâ durma yuzun sur kademine o gulun."

Senin âskin sairlerin sahlara, vezirlere kafa tutmasina yol acti. Mescid-i Nebî'ye yaklasan kâfilede ayaklarini Senin mubarek beldene dogru uzatan veziri, sair soyle azarlamisti:

"Sakin terk-i edebden kûy-i Mahbûb-i Hudâ'dir bu /Nazargâh-i Ilâhîdir makâm-i Mustafâ'dir bu." (Nâbî)

Senin mubarek sacinin bir tek telini yere dusurmeyen ve onu asirlarca saklayarak Sana olan saygisini daima diri tutan âsiklarin vardi.

Yillar sonra, bu soylu milletin son sultanlarindan II. AbdulhamidHan'in Medine'ye demiryolu dosenirken, rûh-i azîzine hurmeten raylara kece dosemesi de ayni ruh guzelligini ortaya cikarmisti. Âleme tesrifinle birlikte, nice sair Senin icin en guzel sozleri soyleme yarisina girmisti. Soz sultanlari, Senin vasfini, el degmemis incileri manâ ipligine dizmek icin ihsan ve lutuf ânini kollamak icin bir omur boyu anlam avciligina ciktilar. Geceleri sabaha kadar Muhammedî esintilerin ilhâmini bekleyip durdular. Inim inim inleyip:

"Cemâlinle ferahnâk et ki yandim yâ Resulallah!"

feryatlariyla yeri gogu cinlattilar.

Iki cihan sultanisin...

"Sen Ahmed u Mahmûd u Muhammedsin efendim / Hak'dan bize sultân-i mu'eyyedsin efendim."

diyen Seyh Gâlib, Osmanli'nin son derin nefesiyle, Senin askindan done done inlemisti.

"Sen butun imdat haykirislarina sifasin yâ Resulallah! Hicranla yanan âsiklarin sinesine devâsin yâ Resulallah!.. Sen varlik âleminin yaratilan ilk nuru ve âlemlerin yaratilis sebebisin efendim. Sidk u vefâ madenisin, iki cihân sultanisin efendim.

"Mustafa'nin câni oldu ibtidâ / Evvelinde ani yaratdi Hudâ." (Kaygusuz Abdal)

diyen sairin sozundeki hakikatsin efendim.

Peygamberler serveri, dinin diregisin; âlemlerin ovunc kaynagi ve ummetine imân hil'atini giydirensin efendim. Sefaat sahibisin, gonullerin tabibisin ve Hakk'in habibisin, Sen Ilâhî aksin menbâisin efendim. Alnin dolunaydir Senin, kasin nahif bir hilâl, mubarek yuzun bir gunes ve sacin Mi'râc gecesi... Yeryuzunun butun ciceklerinin kokusudur terin, gul-i Muhammed'in usâresidir. Iste bundandir bulbulun gule aski, âh u figâni... Ondandir gullere ususmesi bulbullerin...Sen o gulsun, biz ise etrafinda halkalanmis nâlân bulbullerizefendim. Sen peygamberlerin sultanisin, Allah'in bize rahmetisin, nurunla kâinâti aydinlatansin. Habîbsin, fahr-i âlemsin, habîb-i ekremsin, sâh-i dinsin, fahru'l-murselînsin, nubuvvet gulusun, emînsin, ruha sifâsin efendim.

Muhammed'sin, Mustafa'sin, Mahmud'sun, Ahmed'sin, Nebî'sin, Sefî'sin, Server'sin, Habibullah'sin, Hayrulbeser'sin, imân bunyâdisin, dinin metâisin, peygamberlerin huccetisin efendim. Mubarek alnin dolunaya, kasin hilâle benzer. Sacin mirâc gecesi, yuzun gunese benzer. Yeryuzundeki butun ciceklerin kokusudur mubarek terin. Kutlu kademindeki bir toza yuzsurmek ve onu gozlerine surme diye cekmek icin sâhlar, gedâlar kapinda toz toprak icinde yuvarlanmaktadir efendim.Sen, peygamberler kervaninin basisin, hakikat denizinin durr-iyektâsisin. Hakkin nice gizli sirlarina mahremsin. Futuvvetintacisin, velâyetin mahremisin, nubuvvetin hâtemisin efendim. Âsiklara askin kaynagisin, fâkihlere nasslarin pinarisin, velilere hidayet rehberisin, ehl-i Hakka ilhâmsin, yetîmlere sefkat elisin, yolculara yoldassin, kolelere ihvânsin, dertlilere devâsin efendim. Gaziler, yalin kilic "Muhammed'e salâvât" deyip dusman uzerine Seninle yururler. Ordular, askerlerine Senin ism-i serifini verirler.

Dâimâ Allah'in salât ve selâmi uzerine olsun. Hakkinda medh u senâda bulunan herkesin omru uzasin.

"Her dem yeniden dogariz / bizden kim usanasi"

diyen sairin agzina saglik!

Hos geldin Efendim!..